İsrail, Müslümanların bağrına saplanmış bir hançer

İsrail, Müslümanların bağrına saplanmış bir hançer

Ali Kaçar, Kayseri’nin Develi ilçesinde ‘Ümmet Bilinci’ üst başlığıyla genel olarak Müslümanların gelinen süreç içerisinde durumu, konumu ve tavrı üzerine konuştu. Fatih Pala etkinlikten notlarını aktarıyor.

 

“Zirvedeki Mankurtlar”, “Emperyal Kuşatma ve İslam Dünyası” kitaplarının yazarı ve ayrıca Genç Birikim dergisinin genel yayın yönetmeni olan Ali Kaçar, 11 Aralık tarihinde, Kayseri’nin Develi ilçesinin çiçeği burnunda derneği olan İlim Yayma Cemiyeti Develi Şubesi’nin konuğu idi. Biz de hem davet edenlerin hem de davet edilenin yakın tanıdıklar olmasının verdiği yakınlığa dayanarak Develi’ye hareket ettik. Burada, “Ümmet Bilinci” üst başlığıyla genel olarak Müslümanların gelinen süreç içerisinde durumu, konumu ve tavrı üzerinde bir konuşma serdeden Ali Kaçar büyüğümüzü dinledik.

Değerlendirmelerine, en az yüz yıl öncesinden bilgilendirmeler yaparak başladı Kaçar. Ümmet üzerindeki emperyal kuşatmanın Körfez ülkelerinden ve özellikle de Şerif Hüseyin zamanında başladığını, Müslümanlara vurulan en büyük darbenin 1948’de kurulan İsrail devleti olduğunu ifade etti. Siyonist İsrail’in kurulduğu andan itibaren Batı Kudüs’ü işgal etmek suretiyle işe başladığının bilgisini veren Kaçar, yılların verdiği birikimle şu cümleyi kurdu: “Siyonist İsrail, Müslümanların bağrına saplanmış bir hançerdir.”

Dinlenme zamanı geçti ya Aişe!’

Sözü Mısır’a getiren Kaçar, o dönemde Cemal Abdunnasır’ın Müslüman dünya için bir kurtarıcı olarak görüldüğüne dikkatleri çekti. Golan tepelerinin, meyve ve sebze bahçelerinin bolluğundan ve bereketinden dolayı 1967’de işgal edildiğini belirtti. Sonra, Müslümanlara sorumluluklarını hatırlatmak amacıyla, -her zaman örnek olarak verdiğini söylediği- Şeyh Ahmed Yasin örneği üzerinde durarak şunları kaydetti: “Şeyh Ahmed Yasin, 1937’de doğdu ve 1952’de, yani 15 yaşında yüzmek için girdiği sulak yerden felç olarak çıktı. O hal üzere bir hayat sürdürürken 1987’de 1. İntifada’yı başlattı. O; ‘Elim, kolum, ayağım tutmuyor!’ demedi ve mücadeleye devam etti. Onunla kendimizi mukayese edelim. Hayatı; evle iş, evle-yurtla okul olanlar, onunla kendilerini bir mukayese etsinler. Bizler, ‘Bana değmeyen yılan bin yaşasın.’ diyemeyiz. Aişe radıyallahu anha annemiz, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimize ‘Biraz dinlensen artık!’ dediğinde, ondan ‘Dinlenme zamanı geçti ya Aişe!’ cevabını almıştır. Bu söz, bizim için çok büyük bir örnekliği ifade etmektedir.”

Tarihsel süreci anlatırken, Afgan cihadına değinmeden edemedi Ali Kaçar. Sovyetler Birliği tarafından işgal edilen Afganistan’a, burada başlatılan cihad hareketine dünyanın dört bir yanından Müslümanların iştirak ettiğinin altını çizen Kaçar, o günlerde ve sonrasında, özellikle 1989’da yönetimi ele geçiren Taliban’da iki görüşün zuhur ettiğini, iki anlayışın öne çıktığını; bunlardan birinin Abdullah Azzam’a ve diğer görüşün/anlayışın da Usame Bin Laden ve Eymen ez-Zevahiri gibilere ait olduğunu vurguladı. Abdullah Azzam, buraya geldiği topraklar olan Filistin’e dönüp cihada orada devam etmek gerektiğini savunurken; diğer görüştekiler, yöneticileri zalim olan bütün devletlere cihad ilan etmeyi savunurlar imiş.

Ali Kaçar, tarihleri biraz daha yakınlaştırarak ve sıcak gündeme temas ederek PYD’den bahis açtı. PYD eşbaşkanı Salih Müslim’in, Hafız Esad’dan sonra oğul Beşşar Esad’ın başa geçmesi üzerine ortaya çıktığını ve PYD’nin Suriye’den aldığı destekle büyüyüp güçlendiğini söyleyen Kaçar; Cezire, Kobani ve Afrin’in PYD için tampon bölge olduğu noktasında bizi bilgilendirdi. ABD ve Almanya gibi ülkelerin Kobani’de, Rusya’nın ise Afrin’de asker eğittiğinin bilgisini yine konuşmacımız Ali Kaçar’dan alıyoruz. Salih Müslim’in bir sözünü aktardı ki Kaçar, bu söz, hem küstahlığın hangi dereceye vardığını hem de bu insanların durduğu yeri çok iyi özetliyordu. Malum şahıs şöyle der imiş: “Biz, şeriata karşı savaşıyoruz.” Şeraitçilere karşı savaşıyoruz, dese bir yere kadar anlaşılır; ancak şeriatın, yani İslam’ın kendisine karşı savaş açtıklarını söylemesi, üzerinde düşünülmeyi gerektiriyor. Üzerinde düşünülmeyi gerektirdiği kadar, malum yapının/yapıların mantalitesini de meydana sermiş oluyor.

Arap yönetimleri ancak iki şekilde değişir

Allahu Teâlâ adına, İslam için bir çaba içerisinde olan Arap âlimlerinin hemen hemen hepsinin sürgünde yaşadıklarını da aktaran Kaçar, samimi ve ihlâslı bir şekilde inançlarının hizmetine kendini adayan âlimlerin memleketlerinde rahat yüzü görmediklerine vurgu yaptı. Bunlara örnek vermek gerekirse; rahmet-i rahmana kavuşan Iraklı Abdulkerim Zeydan ve Mısırlı Muhammed Kutub, yıllar yılı Medine’de yaşadılar memleketlerinden uzakta. Yine Suriyeli Muhammed Ali Sabunî Türkiye’de misafir. Genç Birikim dergisinin Kasım sayısında kendisiyle ropörtaj yapılan Prof. Dr. Mustafa Müslim (Salih Müslim’in ağabeyi), Suriye/Kobani doğumlu olmasına rağmen 1974’ten 1997’ye kadar Riyad’da, 1997’den 2010’a kadar Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşamış ve son yıllardaki Suriye olaylarından sonra, Suriye’den Türkiye’ye göç edenlerin eğitim ve öğretimlerine katkı sağlamak için Şanlıurfa’ya yerleşmiş.

Daha sonra, İhvan-ı Muslimin liderlerinden Muhammed el-Şukfa’dan şu ilginç notu sundu konuşmacımız: “Arap yönetimleri ancak iki şekilde değişir; ya darbeyle ya da babadan oğula devredilerek.” Bu cümle, o topraklardaki Müslümanların işinin çok zor olduğunu ve davalarından taviz vermeden hayatlarına devam etmeleri gerektiğini hatırlatıyordu bizlere. Rabbimiz her birinin yâri ve yardımcısı olsun.

Ali Kaçar, müminlerin/Müslümanların ancak kardeş oldukları, bu kardeşlik çerçevesinde inançlarını yeryüzünde yaşanabilir kılmanın mücadelesini vermeleri gerektiği ve Rasulullah efendimizin Veda Hutbesi’nde de üzerinde önemle durduğu asabiyetten şiddetli bir şekilde uzak durmaları gerektiği; çünkü asabiyetin O biricik Önder’in ayaklarının altında olduğu gerçeklikleriyle sözlerini tamamladı.

Ali Kaçar, tam bir saat süren konuşmasının ardından dernek lokalinde, neredeyse iki saate yaklaşan çaylı soru cevap faslında, Develiler’i doyurmaya çalıştı. Böyle bir ilçe için farklı bir programdı bu. İnşallah, en az bizim kadar ilçe sakini Müslümanlar da heybelerine mühim notlar biriktirerek ayrılmışlardır İlim Yayma Cemiyeti Develi Şubesi binasından. Derneğin samimi ve gayretli yetkililerine ve özellikle de Uğur Alagöz ağabeye, hayırlı çalışmalarında Rabbimizden yardım ve ecir temenni ediyoruz.

Fatih Pala notlarını aktardı

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.